Gümüşhane İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Satala Antik Kentin Tarihçesi ve Kazı Çalışmaları


cd2aabd9-136a-4a88-8549-412b84127321.jpg
IMG_9302.JPG
IMG_9287.JPG


IMG_9285.JPG

ROMA İMPARATORLUĞU'NUN KUZEYDOĞU SINIR KENTİ: SATALA ANTİK KENTİ

M.S. 1. ve 2. yüzyıllarda Roma İmparatorluğu’nun Doğu sınırını Fırat Nehri oluşturmaktaydı. Bu sınırı korumak amacıyla İmparatorluk Fırat nehri hattı üzerinde bulunan dört kente, dört büyük lejyon konuşlandırmıştır. Anadolu’nun kuzeydoğusunda bulunan Satala antik kenti de lejyon konumlandırılan kentlerden birisidir. Satala’nın bulunduğu yerde yer alan Sadak Köyü, Gümüşhane’nin Kelkit İlçesi’ne 25 km, Erzincan’a yaklaşık 20 km, Gümüşhane’ye 85km, Trabzon’a ise yaklaşık 190km. kadar uzaklıktadır. Günümüzde olduğu gibi antik devirlerde de çok önemli bir ırmak olan İris(Yeşilırmak) Nehri’ni besleyen irili ufaklı birçok akarsudan birisi de Lykos(Kelkit Çayı) Irmağı’dır. Lykos Irmağı’nı oluşturan iki büyük koldan birisi Satala’nın yaklaşık 1km. doğusunda yer alan Sadak Çayı’dır. Sadak Çayı’nın karıştığı Lykos Irmağı’nın aktığı vadi, aynı zamanda Kappadokya’nın oldukça stratejik yol güzergâhlarından birisini oluşturmaktadır.

Satala, denizden yaklaşık 1670m. yükseklikte yer alan yüksekçe bir platonun üzerinde kurulmuştur. Fırat Nehri boyunca dizilen diğer lejyon kalelerine göre kurulduğu konum engebeli ve dağlıktır. Roma İmparatorluğu, Doğu sınırı lejyonlarını konumlandırırken Zeugma, Melitene ve
Samosata gibi Fırat kıyısının hemen yakınında bulunan, nehrin geçit vermeye müsait noktalarını tercih etmişlerdir. Topoğrafik olarak bir lejyon kalesinin konumlandırılması için çok da uygun olmayan bir coğrafya üzerinde bulunan bu kent (Figür 1), başka bir stratejik nedenden dolayı; kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanan ana yolların kavşağında olmasından dolayı tercih edilmiştir. İskenderiyeli Coğrafyacı Claudius Ptolemaeus (Geographia, 5.6.20, 1.15.10, 8.17.4) Satala’nın bu önemli yol ağına değinerek kentin stratejik önemine vurgu yapar. Bu yol ağının Roma İmparatorluğu için belki de en önemli bölümü, kuzey-güney doğrultusunda Euphrates Nehri boyunca uzanan askeri yol güzergâhıdır.
Anadolu’daki bütün lejyon ana kalelerinin bu yol hattı boyunca konumlandırıldığı görülmektedir. Bu yolun oldukça önemli bir bölümü lejyonlarda görev almış asker ve mühendisler tarafından inşa edilmiştir. Ayrıca bu yol güzergâhının çeşitli yerlerinde aralarında Satala’da da olmak üzere birçok miltaşı bulunmuştur.

Satala’nın erken dönemlerine ait kalıntıların sayısı oldukça azdır. Bu kalıntılar arasında en dikkat çekeni ise lejyon ana kalesine ait izlerdir. Roma Dönemi lejyon kalesinin planı ana hatlarıyla izlenebilir durumdadır(Figür 2 ). Ancak duvarlarının mimarisinde Roma’nın aksine Orta Çağ karakteri görülmektedir. Lejyon kalesinin burçlarının ve duvarlarının izlerine kuzey ve doğu yönlerinde rastlamak mümkündür. Bununla birlikte kentin batısındaki yüksekçe bir tepede, Gölbaşı mevkiinde bulunan antik su kaynağı ve çevresindeki yapılar dikkat çekicidir. Ayrıca kentin güneydoğusunda yer alan revaklı bir yapı kalıntısı ise bir gurup araştırmacı tarafından su kemeri olarak nitelendirilmiş, bazıları da bu yapıyı mimari izlerine bakarak Orta Bizans Dönemi’ne tarihlendirilen bir bazilika olarak değerlendirmişlerdir. Ayrıca yapının Satala'nın koruyucu azizi St. Eugenius'a adanmış bir şehit kilisesi olabileceği de önerilmektedir. Satala’yı çevreleyen tepeler üzerinde de yine lejyon kalesi ile bağlantılı gözetleme amaçlı yapı kalıntılarına rastlanılmaktadır.

Roma lejyonlarının Fırat Nehri boyunca oluşturulması nehrin yapısından kaynaklanmaktadır. Doğu Anadolu’nun yüksek dağlarından beslenen bu nehir çok yüksek bir eğime sahiptir. Dolayısıyla debisi de oldukça güçlü olup, 900 - 1000 m³/sn. dir. Bu dik ve kuvvetli nehir bu yönüyle oldukça güçlü bir akıntı da meydana getirir. Plutarchos, (Bioi Paralleloi, 19.4-8) Crassus’un Fırat Nehri’ni geçerken bir fırtına meydana geldiğini kabaran suların generalin atlarından birisini yuttuğunu aktarır. Bu durumuyla Fırat Nehri, Parthları Asia Minor’dan uzak tutan doğal bir sınır şeklindedir ve geçit vermeye müsait çok az noktası vardır.

Antik kaynaklarda Satala hakkında geçen bahisler Roma İmparatorluk Dönemi’nden itibaren başlamaktadır. Bu aktarımların çok önemli bir bölümü ise Satala’da konuşlandırılmış Roma lejyonları,
bilhassa da XV. Apollinaris Lejyonu ile ilgilidir. Suetonius’a göre (De Vita XII Caesarum Vesp., 8. 4) Satala'ya ilk gönderilen lejyon, XVI. Flavia Firma lejyonudur. İmparator Vespasianus tarafından M.S. 70 civarında kurulan XVI. Flavia Firma Lejyonu Vespasianus tarafından Parthlara ve Kafkasya’daki düşman topluluklara engel olunması amacıyla Satala’ya gönderilmiştir. Cassius Dio (Rhomaika 68.19.2) İmparator Traianus’un M.S. 114 yılında gerçekleştirilen Parth seferi için Satala’da bulunduğunu ve savaş hazırlıkları bizzat kendisinin yürüttüğünü belirtir. Claudius Ptolemaeus, (Geographia, 5.14.8) XVI. Flavia Firma Lejyonu’nun Samosata’ya kaydırıldığını belirtir. Satala’da XVI. Lejyon’dan boşalan karargâha XV. Apollinaris Lejyonu’nun konuşlandırıldığı görülmektedir.

XV. Apollinaris Lejyonu Doğu sınırındaki görev süresi boyunca birçok başarılı iş gerçekleştirmiştir. İmparator Marcus Aurelius, lejyonun Avidius Cassius isyanına katılmamasını çok takdir etmiş ve sadakatli anlamına gelen Pia Fidelis ünvanını vermiştir. M.S. 3. yüzyılın ortalarından itibaren İmparatorluğun doğuda Sasani, kuzeyde ve batıda Goth tehditi altına girdiği görülür. M.S. 252- 256 yıllarında vuku bulan Sasani Kralı I. Shapur’un gerçekleştirdiği saldırılara direnmeye çalışan XV. Lejyon, bunu başaramamış ve tarihindeki en ağır yenilgilerinden birisini Satala’da almıştır. Sasani yıkımının ne derece ağır olduğunu bir diğer lejyon kenti olan Zeugma’da yürütülen kazıların sonuçları gözler önüne sermiştir.